İnsanoğlunun var olduğu zamandan günümüze kadar uygarlıklar, el sanatları ile iç içe yaşamıştırlar. Olaya genel anlamda bakılırsa insanlar; yiyecek, barınma, avlanma, giyecek, süslenme, eğlence gibi ihtiyaçlarını el sanatlarından ve onun ürünlerinden yararlanarak karşılamışlardır.
İşleme sanatı da diğer el sanatları gibi insanların günlük ihtiyacı karşılığı, giyecek ve kullanılacak eşyaları bezemek arzusu ile doğmuştur. İnsanoğlunun iki parçayı birbirine ekleme, düz bir dikişi bile dekoratif hale getirme düşüncesiyle ile gelişmiş bir sanatdır.
Hitit uygarlığında Milattan Önce 2000 yılında kadın elbiseleri ile üstüne giyilen Tünikaların yani tören elbisesinin ve şeffaf baş örtüsünün işlemeli olduğu; altın,gümüş gibi metallerin süslemelerinde kullanıldığına dair belgeler bulunmuştur. Anadolu da Hititlerden sonra Frigyalılar M.Ö. 1000-700 yılları arasında dokumacıkta, maden işlemede ve dantel örmede çok ilerledikleri anlaşılmaktadır. Gordion P.tümülüsünde ve Ankara Frig Mekropolü'nde bulunan üzeri metal,cam veya fayans boncuklarla işlenmiş kumaş paraları boncuk işinin yapıldığını ortaya koymaktadır. Ayrıca Ankara Frig Mekropolünde bulunan, Milattan Önce 8. yüzyılın sonlarına doğru tarihlenen bazı kumaş parçalarına iplik çekilerek yapılmış antikalar ve ajur çeşitlemeleri uygulandığı görülür
Tarihin yazı ile birlikte başlamış olmasına rağmen, işlemenin ne zaman ve nerede ortaya çıktığını söylemek kesinlikle mümkün değildir. Ancak Anadolu da yapılan kazılarda bulunan iğneler, neolitik çağdan beri Anadolu da iğne ile yapılan işlerin varlığını ortaya koymaktadır.Tarihi çok eskilere dayanan işleme sanatının mitolojide ve efsanelerde de sözü geçmektedir. İlyada efsanesin de “Odeyeseus” kılık değiştirerek Lykomede’nin evine gider ve bohçasında ki işlemeleri gösterir.” Mitoloji de ise;Hz. Musa'nın kutsal sandığın örtüsünün işlemeli olmasını istediği için Nuh Peygamberin kızı Noema’nın gergefi bulduğundan bahsedilir.

Fetihlerle başlayan yayılma çeşitli uygarlıklarla siyasi, ticari ve kültürel ilişkilerin kurulması ile gelişen Türk el sanatlarından özellikle işlemecilik; Balkanlar, Macaristan, Orta Avrupa ve Kuzey Afrika da etkili olduğu görülmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde işleme sanatını en parlak olduğu devir XVI. ve XVIII. yüzyıllar arası olduğu günümüze kadar bozulmadan gelen örneklerden anlaşılmaktadır.
Osmanlılar döneminde nakış işleme sanatı sayılamayacak kadar çok kullanım alanı bulduğu görülmektedir. Bunun başlıca nedeni Saray’da ve Türk evlerinde ki yaşam tarzından doğmaktadır. İşlemelerin; ev eşyalarında, kıyafetlerde ve kıyafetleri tamamlayan parçalarda sıkça kullanıldığı dikkati çekmektedir.
Muazzam bir imparatorluktan Cumhuriyet’e geçiş süreci içinde Anadolu birçok değişikliklere şahit olmuş; harpler,milli krizler atlatmıştır. Bu olaylar karşısında nakış işleme sanatının da olumsuz olarak etkilendiği açık bir şekilde görülmektedir.
Özellikle 1830 yılında zincir işi yapan makine ve 1851 yılında Isaac M. Singer’in geliştirdiği dikiş makinesini sağladığı kolaylık , el işlemciliğini etkileyerek gittikçe azalmasına neden olmuştur.
Günümüzde ise işlemeler elde,makinede ve bilgisayar destekli makinelerde üretilmektedir.
Makine işlemeleri; 1790 yılında ucu çengelli makine iğnesinin geliştirilmesi,
1830 yılında da zincir işi yapan makinenin yapılması,
1851 yılında geliştirilen dikiş makineleri ve XX. yy'da Japonya’da geliştirilen zigzag makineleri ile kısa sürede kolay ve çok işleme yapma olanakları sağlanmıştır.
El işlemelerinin birçoğu makinede de işlenebilmekte ayrıca makine de işlemeye özgü tekniklerde geliştirilmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder